Serikzhan Bilash – bir profesyonel göçmendir
Serikzhan Bilash , bir profesyonel göçmendir
Amerika Birleşik Devletlerinde yaşayan aktivist ve blog yazarı Serikzhan Bilash, sosyal ağlarda Amerikan makamlarını Ukrayna’ya yetersiz askeri yardım yapmakla eleştiriyor. Eski arkadaşları ise ironik bir tavırla, Bilash’ın burada da ilişkileri bozduktan sonra hangi ülkeye göç edeceği konusunda iddiaya girmeyi teklif ediyor.
Serikzhan Bilash’ın hikayesi, soydaşlarının haklarını savunan bir hevesinin nasıl giderek tükendiğinin ve vatanını yalnızca uzaktan seven bir ‘profesyonel bir göçmene’ dönüştüğünün açık bir görsel illüstrasyonudur. Duygusal ve hevesli bir insanın, sonucun, korunmayı amaçladıkları kişilere yarardan çok zarar getireceğini düşünmeden, eylemini sadece bir faaliyet uğuruna sürece dönüştürmesinin üzücü bir örneğidir.
‘Atajurt Kazakh Human Rights’ adlı insan hakları örgütü başkanı olan S.Bilash, Kazakistan’da ilk kez XUAR’da (Sincan Uygur Özerk Bölgesi) yaşayan Kazakları savunan biri olarak ün kazandı. 2014’te yaşanan bir dizi terör saldırılarından sonra Çin Halk Cumhuriyeti, ayrılıkçılık fikirlerini paylaşan bazı etnik azınlık temsilcilerine karşı tutumunu sertleştirdi. Ve ne yazık ki, bu sert uygulamadan Çin vatandaşlığı olan Kazaklar da payına düşeni aldı.
Doğum yeri Sincan Bölgesi olan Bilash, muhtemelen insan ilişkileri alanındaki çıkarların çatışmalardan (collision) haberi var idi. İnsan hakları çalışmalarına Çin’de yaşarken başladı. Ve uluslararası insan hakları kuruluşlarına başvuruda bulunarak Kazak göçmenlere çıkış vizesi verirken ayrımcılık konusunu gündeme getiren ilk kişi oldu. Videoları toplumda bir yankı uyandırdı, ses getirdi ve belki de bu nedenle insan hakları savunucusu kısa süre sonra tarihi anavatanına göç etmek zorunda kaldı.
Bilash Kazakistan’a geldikten sonra Çin’deki insan haklarının ihlal edildiği hakkında bilgileri yaymakla meşgul oldu. Çin Halk Cumhuriyeti’nde ulusal azınlıkların temsilcilerinin tutulduğu ve insanlık dışı yöntemlerle ‘yeniden eğitildiği’ sözde ‘yeniden siyasi eğitim kampları’ inşa etme konusunu aktif olarak gündeme getirdi. Bilash, yurttaşlarının ve din kardeşlerinin serbest bırakılmasını talep etti, basın toplantıları düzenledi, videolar kaydetti, medyada yer aldı ve ‘bu halk soykırımına bir son verilmesini’ talebinde bulundu.
Bilash’ın hangi noktada kırıldığını ve yurttaşların hakları için verilen mücadelenin militan bir Sinofobiye dönüştüğünü söylemek zor. Belki de mesele, Bilash’ın Kazakistan’da ileride sürdüreceği faaliyetleri ile ilgili sorunlarının olmasında idi. Bilash, tutuklanmasından çok önce ‘Atajurt Eriktileri (Atayurt Gönüllüleri)’ adlı halk hareketini tescil ettirmeye çalıştı. Ancak, birkaç yıl boyunca bunu yapmak mümkün olmadı. İnsan hakları savunucusu bunu düşmanlarının işi olarak gördü, Almatı şehrinin Adalet Departmanı ise hatayı kurucu belgelerin eksikliğinde buldu. Dava, Bilash’ın tescil ettirilmeyen bir örgüte liderlik etmekten idari mahkeme tarafından para cezasına çarptırılmasıyla sonuçlandı.
Belki de ‘kırılma noktası’, Serikzhan Bilash’ın konuşmalarından biri sırasında Kazakları alenen cihada davet etmesiyle gerçekleşti. Bu kavramın İslam’da çok geniş bir şekilde yorumlandığı göz önünde alındığında (örneğin, intifada yani ayaklanma ve gazavat’dan farklı olarak), böyle bir açıklama Kazakistan’ın resmi makamları tarafından tahmin edilebilir bir tepkiye neden oldu. İnsan hakları savunucusu göz altına alındı, Astana’ya götürüldü ve önce geçici gözaltı tesisine yerleştirildi, ardından da ev hapsine alındı. Kazakistan Cumhuriyeti Ceza Kanununun 174.Maddesinin 1.Bölümü kapsamında öngörülen – Etnik nefreti kışkırtmak suçu ile suçlandı. Bu madde kapsamındaki ceza süresi olarak, para cezasından başlayıp yedi yıl hapis cezasına kadar uzanan çok çeşitli yaptırımlar öngörülmüştür.
Bilash daha az kötü olan – para cezasını seçti. Başlangıçta, O ve avukatı Aiman Umarova her şeyi yalanladılar, ‘cihad’ kelimesinin mecazi anlamda kullanıldığını açıklamaya çalıştılar ve tutuklamayı siyasi amaçlı zulüm olarak adlandırdılar. Ancak bu açıklamalara rağmen, insan hakları savunucusu kısa süre sonra savcıyla suçunu tamamen kabul ettiği bir usul anlaşması imzalamayı kabul etti.
Serikzhan Bilash’ın insan hakları alanında yürüttüğü faaliyetlerinden sadece muhaliflerin değil, destekçilerin ve benzer düşünen kişilerin de memnun olmadığı bu zamanlarda ortaya çıktı. Blog yazarı Taizhan, siyaset bilimci Aidos Sarym ve şair Mukhtar Shakhanov gibi milli vatanseverlerin de aralarında bulunduğu bir grup tanınmış kişi, yetkili mercilere ‘Atajurt Eriktileri’ örgütünün faaliyetlerinin Kazakistan ile Çin’in uluslararası ilişkilerini olumsuz etkilediğini belirttikleri bir mektup gönderdiler.
Sorunun rekabetçilikte ya da daha büyük olasılıkla, Bilash’ın pozisyonunun Kazakları Çin makamlarının baskılarından koruma gibi ana fikriyle çeliştiği gerçeğinde olduğunu söylemek zor.
«…Onlar («Atajurt Eriktileri» – yazarın notu.) Çin’deki Kazakların akıbeti hakkında yanlış, güvenilmez, doğrulanmamış bilgileri ifşa ediyor ve yangını körüklüyorlar. Bunların arasında Çin’in gizli kurumları için çalışan kişilerin olduğundan hiç şüphemiz yoktur. Buradan da anlaşılmaktadır ki, amaçları ülkemizin iç huzurunu bozmak ve istikrarsızlaştırmaktadır…», – denildi mektupta.
Serikzhan Bilash’ın keyfi yolu hakkında çok belirsiz sonuçlara varılabilecek ilginç bir makaleyi de not edebilirsiniz. Özellikle, S.Bilash, yalnızca Zhas Alash, Zhas Kazak gibi sadece Kazak medyasında yayımlanmadı, aynı zamanda Çin karşıtı konulardaki kışkırtıcı makalelerin ardından ÇHC yetkilileri tarafından kapatılan yedi adet Kazak dilli Çin sitesinde de yayınlanıyordu.
Sonrasında daha fazlası da var. S.Bilash, anavatanlarına dönmek isteyen Çinli Kazaklar için WeChat uygulamasında bir ‘Kazakhstanga kösh (Kazakistan’a göç)’ grubu oluşturdu ve bu grubun üyeleri bir şekilde çok hızlı olarak kolluk kuvvetlerinin denetimi altına girdi ve gözaltına alındılar.
Yukarıda yazılanların ışığında, Çin’de yaşayan ‘güvenilmez’ yurttaşların tespit edilmesine katkıda bulunarak Çinli yetkililer için çalışıyordu sorusu kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Bu yaklaşımla Çinli Kazakları savunması gerçekten tuhaf görünüyordu. Dahası, medyanın yazdığı gibi, Bilash ve örgütü, siyasi nedenlerle mahkûm edilen ve Çinli yetkililerin baskısına maruz kalan etnik Kazakların isimlerini içeren yanlış listesini Kazak Dışişleri Bakanlığına teslim etti. Ancak, daha sonra ortaya çıktığı gibi, listede yer alan kişilerin birçoğunun ‘siyasi’ maddelerden oldukça uzak suçlardan dolayı hüküm giydikleri, diğerlerinin ise genellikle yalnızca tanınmış kişilerin adaşları oldukları anlaşılmıştır. Çinli yetkililer, Kazakistan Dışişleri Bakanlığına verdikleri yanıtta listelerin sahte olduğunu açıkça belirttiler. Ve böyle bir fiyaskodan sonra insan haklarını savunma söz konusu bile olamazdı.
Tüm bu olaylardan sonra Serikzhan Bilash, Türkiye’nin İstanbul şehrine ‘tek yönlü’ bilet satın aldı (bu arada kendisinin Kazakistan’dan ayrılmasına kimsenin engel olmadığını itiraf etti). Video bloğunu bir Türk vatandaşının adına kaydettirmesine rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nde de kök salamadı. ‘Ankara’nın Pekin ile daha yakın ilişkiler kurduğu’ bir şekilde kısa sürede anlaşıldı. Ve Bilash’ın de bu süreçte yeri yoktu. İnsan hakları savunucusu ülkeden hiçbir duygusallığa kapılmadan ayrıldı ve yol boyunca kendisini kabul eden ülkeyi itibarsızlaştırdı. 2023’teki korkunç depremden sonra bile sosyal ağlarda kendisini koruyan devleti itibarsızlaştıran bilgilerini yayınlamaya devam etti. Ve bu ne ilk ne de sondu.
Türkiye’nin ardından Bilash ABD’nin başkentine taşındı. Ne kadar süre için burada olduğu sorusu açık kaldı. Son bilgilere bakılırsa, Bilash Eylül 2001’den sonra (ne tuhaf değil mi?) ‘cihad’ kelimesiyle özel bir durum yaşadıkları ‘demokrasi kalesini’ de terk edecek. O bugün kim? İnsan hakları korumasını bir gelir kaynağına dönüştürmüş yaban otu gibi olan bir profesyonel göçmendir. Onlardan çok var. Ama en şaşırtıcı olan, birilerinin hala Ona inanıyor olmasıdır.